Ülkemizdeki doğal anıtlar olağanüstü güzellikleriyle dünyanın her yerinden binlerce gezgini mest ediyor. En popüler turizm bölgeleri arasında yer alan Türkiye’deki doğal anıtlar ve milli parklar, tabiatın karşılıksız, paha biçilmez hediyeleri.
İnsan elinin karışmadığı, tamamen doğal bir şekilde meydana gelen bu oluşumlar Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış durumda.
Hepimizin bildiği Pamukkale travertenleri bunlardan sadece biri. Gelin doğanın muhteşem sanat eserlerine yakından bakalım.
Türkiye’deki Doğal Anıtlar ve Milli Parklar
Coğrafya üzerinde görülmeye değer orman, kaynak, mağara ve kaya gibi şeylere ‘doğal anıt’ deniyor. Bunlar insan eliyle ortaya çıkarılmamış, belli bir süreç dâhilinde, doğada oluşmuş varlıklar.
Asırlık ağaçlar veya derin mağaralar bunlara örnek. Şelâleler de bunların arasında yer alıyor.
Yer kabuğunun oluşum sürecinde meydana gelen travertenler ve peri bacaları da bunlardan.
Ülkemizin her tarafı doğal anıtlarla süslü. Onlardan bazıları şöyle:
1. Sat Buzul Gölleri (Cilo Dağı)
Ülkemizde bulunan doğal anıtlar içerisinde kendine yer edinen bu doğa harikası, Hakkari’deki Cilo Dağı’nda konumlanıyor. Ayrıca bu bölgede Doğa Sporları Festivali gerçekleştiriliyor.
Türkiye’nin en iyi kamp alanlarından biri olan Sat Buzul Gölleri, yaz mevsiminde açan dağ çiçekleriyle daha da güzelleşiyor. Tertemiz suları, gökteki bulutları sanki bir ayna gibi yansıtıyor.
Mükemmel bir görsel şölenin hüküm sürdüğü bu yere imkânınız olursa mutlaka gitmelisiniz.
Öte yandan Cilo Dağı, ülkemizde Ağrı Dağı’ndan sonraki en yüksek ikinci dağ. Muhteşem doğa manzarasını gidip yerinde görmek, bu dağa tırmanmak, havasını solumak size dünyaya yeniden gelmişsiniz gibi hissettirecek.
2. Van Gölü
Suyu sodalı, özellikle akşamüstü manzarası tek kelimeyle şâhâne oluyor.
Buraya ulaşmak için tekne seferlerinden de faydalanabilirsiniz. Gelmişken doğal anıtlar gezi deneyiminizi Van mutfağıyla daha da lezzetlendirebilirsiniz.
3. Ölüdeniz
Muğla plajları ve koyları yazımızı da inceleyebilirsiniz.
4. Manavgat Şelalesi
Manzarasını anlatmaya kalksak kelimeler kifâyetsiz, şırıl şırıl akan suyunu dinleyerek çay içmenin verdiği zevk tarifsiz. İyisi mi siz gidip bizzat yaşayın.
Antalya plajları ve koyları yazımızı da inceleyebilirsiniz.
5. Tortum Şelalesi
18. Yüzyılda Erzurum’daki Balıklı Köyü civarlarında heyelan meydana geliyor. Bu olay Tortum Çayı’nın önünü kapatıyor ve Tortum Gölü böyle oluşuyor. Göle eşlik eden Tortum Şelalesi 48 metre yükseklikten dökülüyor. Genişliği ise 22 metre.
Yani resmini görmesek bile ne kadar heybetli olduğunu anlamaya bunlar yeter aslında. Fakat tabii, yakından görmek gibisi olamaz asla!
6. Cennet ve Cehennem Mağaraları
Yeraltı deresi, kireç tabakalarını asırlar boyu yavaş yavaş eritmiş. Erozyona yol açarak çökme meydana getirmiş ve bu mağaralar teşekkül etmiş.
Mağarayı yemyeşil bir bitki örtüsü kaplamış durumda ve içerisinden bir akarsu geçmekte. Bir de burada tarihi bir kilise mevcut. 5. yüzyılda Aziz Pavlus tarafından yapılan kilise Meryem Ana’ya ithaf edilmiş.
Cennet Mağarası’na bir merdivenle iniyorsunuz, ortalama 452 basamağı göze almanız gerekiyor. Söz konusu merdiven, Romalılar zamanına tarihleniyor.
Cehennem Mağarası ise, bu mağaranın takriben 75 metre uzağında. Buraya girmek için özel ekipmanlar kullanılıyor. Burası da erozyon ile vücuda gelmiş. Yukarıda bir teras var, dilerseniz mağaranın içini oradan izleyebilirsiniz.
Mersin gezilecek yerler yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
7. Damlataş Mağarası
Girişte ücret alınıyor. Bir de mağara havasının, içerideki radyoaktivite, karbondioksit ve azot kombinasyonu nedeniyle astıma iyi geldiği söyleniyor. Bu nedenle 06:00 ile 10:00 saatleri arasında yalnızca astım hastalarına hizmet veriliyor.
Ülkemizin turizme açılan ilk ve hem de en geniş mağarası olan Damlataş, âcilen ziyaret edilmeyi hak ediyor!
8. Kapadokya-Peri Bacaları
Bu eşsiz, masalsı diyarda nereye gitseniz, kendinizi başka bir doğa serüveninin içinde buluyorsunuz. Her beldesinin kendine özgü doğal bir yapısı, esrârengiz köşeleri var. Sıradışı bir macera bekliyor sizi her tarafta.
Şimdiki Kapadokya bölgesi Kırşehir, Kayseri, Niğde ve Nevşehir’in kapladığı alan. Bir de kayalık Kapadokya bölgesi var. O da Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Avanos, Kaymaklı, Derinkuyu, Ihlara ve etrafını içine alıyor.
İhtişamıyla göz dolduran Peri Bacaları, şapka şeklindeki görünümüyle hayrete düşürüyor. Altında yer alan koni biçimindeki yapıların korunmasını sağlayan ve dağılmalarını önleyen de işte bu, şapkaya benzer şekiller.
Gövde kısmı tüf, volkan külü ve tüfitten oluşan Peri Bacaları’nın şapka yapısı da lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşuyor. Bu kısımlar gövdeye baskı uyguluyor ve rüzgardan aşınmasını engelliyor.
Söylendiğine göre Peri Bacaları eskiden Hristiyanların mâbedleri imiş. Yüzyıllar içinde aşınarak bu hâle gelmiş.
1 metrelik peri bacalarına rastlamak mümkün olduğu gibi, 15 metrelik olanlarını da görmek mümkün. 1 metreden küçük veya 15 metreden büyük olanlara peri bacası denmiyor.
Şapkalı olanların dışında sivri, sütunlu ve mantar biçimli peri bacaları da var. Renkleri çoğunlukla beyaz veya gri. Milyonlarca yıldan beri var olmalarına rağmen hâlâ dimdik ayaktalar.
Dünyanın başka yerlerinde de bu tarz şekillere rastlanıyor. Fakat en çok Kapadokya’da görülüyorlar. Bu nedenle Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri kabul ediliyor.
Ülkemizin doğal anıtları içinde efsânevî güzelliğiyle büyüleyen Peri Bacaları ile ilgili birçok hikâye anlatılıyor. Rivâyete göre çalışkan bir köylü vardır. Ömrünü, boş arazileri ekip çeşitli ürünler yetiştirerek sürdürür.
Gel zaman git zaman artık çok yaşlanır ve eskisi gibi çalışamaz olur. Bir gün hasat için araziye gidecekken çok yorulur ve bir Peri Bacası’nın yanında tâkâti tükenir.
Yere düşüp kalır ve araziye gidene kadar ekinlerine zarar geleceğini düşünerek ağlamaya başlar.
Sonra birdenbire Peri Bacaları’nın içinden onlarca peri çıkmasın mı? Adamın gözleri fal taşı gibi açılır. Periler adamın ekinlerini toplayıp hangara götürürler.
Peri Bacaları bu hikâyeyi sır gibi saklar. Kimbilir, daha ne sırlar saklamıştır?
Evet, hikâye inandırıcı değil belki ama Peri Bacaları’nın –deyim yerindeyse- insanı dumur eden o güzelliği de inanılmaz zaten!
Göreme Milli Parkı da Kapadokya’nın incilerinden bir inci. Bu milli parkta yer alan kilise, şapel ve yaşam alanı kalıntıları görülmeye değer. Doyumsuz görsel şöleniyle bu park, her saniye ayrı bir güzellik görmeyi garantiler.
9. Nemrut Dağı Milli Parkı
Adıyaman- Kahta ilçesi ile Malatya Pütürge’nin Büyüköz köyü sınırlarında yer alıyor bu dağ. Yüksekliği ortalama 2100 metre.
Bir doğal anıt olmasının yanı sıra, aynı zamanda önemli bir kültürel miras. Bu durum, gizemi hâlâ çözülememiş dev kafa heykellerinden kaynaklanıyor.
Tarihi kaynaklara göre Kommagene Kralı I. Antiochos, atalarına ve tanrılara minnettarlığını göstermek amacıyla 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nın eteklerine anıtsal heykeller yaptırıyor.
Helenistik dönemden kalan bu görkemli yapılar, benzersiz manzarasıyla şaşkınlık uyandırıyor.
Anıtsal heykeller kuzey, doğu ve batı teraslarına yayılmış durumda. Kireçtaşı bloklarından yapılan dev heykeller yaklaşık 8-10 metre yükseklikte.
10. Pamukkale Travertenleri
Pamukkale termal su bakımından eşsiz bir hazine olduğu için yıllarca şifahâne/spa olarak kullanılagelmiş. Farklı coğrafyalardan birçok insan şifâ bulmak için burayı ziyaret edermiş.
Hatta şimdi de bu suların çeşitli cilt, solunum, dolaşım ve sindirim hastalıklarına iyi geldiği ifade ediliyor.
Bu su kaynaklarının sıcaklıkları 35 dereceden başlayıp 100 dereceye kadar ulaşıyor.
İşte ülkemizin en güzel doğal anıtları arasına giren travertenler, beyaz rengini bu sulardan ve içindeki minerallerden alıyor. Menderes Nehri’ni süsleyen Pamukkale Travertenleri Denizli’nin en büyük sembollerinden biri.
Pamuk tarlasına benzeyen bu alan, bembeyaz görünümüyle her saniye tekrar tekrar âşık ediyor kendine.
Su, oksijenle temas ettiği zaman kalsiyum karbonat tepkimeye girerek çökeliyor. Jel kıvamında bir tortu oluşuyor ve bu, zamanla sertleşip travertenleri meydana getiriyor.
17 su kaynağı, yaklaşık 240 – 300 metre yol katederek travertenleri oluşturdukları alana dökülüyorlar. Geçtikleri yerler de zaman içinde beyaza bürünüyor.
Travertenler Kadı Deresi yakınında bulunan Domuzçukuru adlı alandan başlıyor, taa kuzeyde bulunan Nekropol’ün son mezarının yanındanki Çaltık Deresine ulaşıyor.
Takriben 3 km uzunluğunda, 50 metre yükseklikte yer alan travertenlerin genişliği ise ortalama 250–600 metre.
Yeşildere Şelalesi de bölgede bulunan bir başka güzellik.
Ne yapıp yapın, bir fırsatını bulup ziyaret edin buraları. Travertenlerde yürüyün, parmak aralarınıza sızsın o incecik beyaz tortu.
Türkiye’nin doğal anıtları içinde güzelliğiyle diğerlerini kıskandıran Pamukkale Travertenleri, unutulmaz bir keşfe çağırıyor herkesi. Bölgeye belediye merkezden toplu taşıma seferleriyle ulaşılıyor. Travertenlerin olduğu yere araç girişi yasak.
Antik Havuz, Hierapolis Antik Kenti ve travertenler aynı komplekste yer alıyor. Müzekart ile giriş ücretsiz. Antik Havuz’da yüzme fırsatını da kaçırmamalısınız. Burası Kleopatra Havuzu olarak da anılıyor.
Havuz için ayrı ücret ödemeniz gerekiyor. Havuz kenarındaki tesis de ücretli değil.
Ören yeri her gün açık olsa da müze kısmı sadece Pazartesi günleri kapalı oluyor.
Pamukkale Travertenleri ve Hierapolis Antik Kenti 8.00’de açılıyor. Nisan -Ekim arası dönemde 21.00, Kasım – Mart arasında ise 17.00 itibariyle kapanıyor.
Denizli gezilecek yerler yazımızı da okumanızı tavsiye ederiz.
11. Dupnisa Mağarası
12. Acıkise Ardıç Ağacı
Adana’nın Aladağ ilçesinde konumlanan bu ağaç, ülkemizdeki tabiat anıtları listesinde önlerden yer kapıyor. Yaklaşık 630 küsür yaşında olan ağacın boyu 19 metre. Çapı 1.88 metre, çevre genişliği ise 5.90 metre olarak ölçülmüş.
Kandildere Ardıç Ağacı Tabiat Anıtı ise Adana-Saimbeyli ilçesinin Payanburnu köyünde yer alıyor. Doğa anıtları arasında öne çıkan bu ağaçların heybeti yakından görülmeli.
13. Derebucak Çamlık Mağaraları
Konya- Derebucak’a bağlı Çamlık Köyü sınırlarına dâhil olan mağaralar, Türkiye’deki tabiat anıtları söz konusu olunca adından övgüyle bahsettiriyor.
Bu tabiat anıtı grubunda şu mağaralar yer alıyor:
- Mastaltı düden mağarası
- Eski düden
- Devrend mağarası
- Baraj mağarası
- Asmacini mağarası
- Döllüköğü mağarası
- Boyalı Mağara (Gavur beşiği mağarası)
- Dede tarlası mağarası
- Suluin mağarası
- Körükini mağarası
- Balatini Mağarası
Eşsiz doğal güzellikleri ve içinden akan sularıyla dikkat çeken bu mağaralar doğaseverlerin uğrak yerlerinden. Mağaraların bazıları ‘in’ şeklinde. Siz de bir doğa tutkunuysanız, neden gezdiğiniz onca yer arasında burası eksik kalsın ki?
14. Doğançay Şelalesi
Doğallığını korumayı başaran bu nâdide güzellik, çevresindeki yeşilliklerle daha da doyulmaz bir manzaraya bürünüyor. Bazen çağlayana dönüşüyor, bazen suyu az akıyor. Ama her hâlükârda çok güzel. Şehir merkezine yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan şelalenin deniz seviyesinden yüksekliği 600 metre.
Şelaleye ulaşan yolun son 2 km’si trekking ve doğa yürüyüşü parkuru olarak kullanılıyor. 13.05.2013 tarihinden bu yana tabiat anıtları listesinde.
Bâkir doğasıyla konuklarına görsel ziyafet yaşatan bu şelale; ayvalarıyla ve üzümleriyle meşhur Geyve ilçesinin gözbebeği.
15. Kocain Mağarası
Ulaşımı biraz meşakkatli fakat buna değer. Yaz mevsiminde bile içerisi çok serin oluyor. Ülkemizdeki en geniş ağızlı mağara burası. En büyük tek parça galeriye sahip mağara aynı zamanda.
İçindeki sütunların yüksekliği 50-60 metre civarında. Romalılardan kalan bir sarnıç da mağarada en fazla dikkat çeken ayrıntılardan.
Ayrıca dev dikitlere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan bazılarının yüksekliği 35, çapı ise 8 metreyi buluyor. Mağaraya niş 1,5 saat, çıkış da 2 saat sürüyor. Tabii ki ‘zordu, yordu ama güzel oldu!’ dedirtiyor!
16. Gilindire Mağarası
Mersin’de bulunan Gilindire Mağarası, Akdeniz yamaçlarını süsleyen çok ilginç bir keşif rotası. Mağaraya varmak için 560 merdiven basamağını inmeniz gerekiyor. İçeride sizi buzul dönemi bekliyor.
Aydıncık ilçesi sınırlarında yer alan mağara, tabiat parkı statüsüne alındı. Uzmanlar mağaranın kuvaterner (dördüncü zaman) başlangıcındaki iklim değişiklikliğinin ardından oluştuğunu belirtiyor. Bu da buzul sonrası döneme geçiş zamanına denk geliyor.
Mağaranın son kısmı sular altında kalmış. Dikitler ve sarkıtlar, suyun etkisiyle korunarak günümüze ulaşmayı başarmış.
Mağaranın yatay uzunluğu 555, derinliği 46, denizden yüksekliği ise 45 metre. Mağaranın galerisi, iri damla taşlar sayesinde birçok odaya ve salona ayrılıyor.
Enteresan figürlerin yer aldığı sütun, dikit ve sarkıtlar görenleri hayrete düşürüyor. Duş başlığı, bayrak traverten ve mağara incisi gibi oluşumlar da ayrı bir görsel şölen niteliği taşıyor.
Mağaranın takriben 46 metre derininde su olduğu için ‘Aynalı Göl’ deniyor aynı zamanda. Velhâsılı hem tarihi güzellikler hem de ülkemizdeki doğal anıtlar listesinde yer alması boşuna değil!
17. Harmankaya Şelaleleri
Onun yanından devam edip yokuş yukarı çıkarsınız. Çalılar arasına gizlenmiş bir patikada ilerleyip biraz daha yol alarak ikinci şelale ile buluşursunuz.
Sonra yol almaya devam edip diğer şelaleyi de selamlarsınız. Tabii yol boyu size yemyeşil bir bitki örtüsü eşlik edecektir. Ihlamur, gürgen, meşe, kestane, kızılcık, şimşir, kavak, kızılağaç, karayemiş, çınar, yabani elma, kocayemiş, yabani fındık, yabani kiraz, muşmula, defne, geyik üzümü, yılkın çalısı, ovaz, yabani üzüm, orman gülü, ahlat, kuşburnu ve böğürtlen bunlardan bazıları.
Mor menekşeden papatya türlerine, çaydanlık çiçeğinden çuha çiçeğine pek çok endemik türünün de bulunduğu bu bölge, doğanın en cömert davrandığı yerlerden biri.
Ülkemizdeki En Güzel Doğal Anıtlar
Başından beri ne güzellikler gördük ama? Temennimiz odur ki buraları tek tek ziyaret edin, ‘ne gezdik ama?’ deyin. İçinizi huzurla doldurun, unutulmaz anılarla dönün.
Tabii ki Türkiye’deki en güzel doğal anıtlar bunlarla sınırlı değil. Biz sadece bazılarını kısa kısa anlatmakla yetindik. İkizdere Manle Şelalesi, Kız Tepesi, Kula Peribacaları, Meke Gölü, Mut Yerköprü Şelalesi ve Samandere Şelalesi de tabiat anıtı olarak korumaya alınan yerlerden.
Buraları da uzun uzun anlatmak gerek aslına bakarsanız. Yani bunu bir seri hâline getirebiliriz, belli olmaz! O yüzden iki altın tavsiye ile yazımızı noktalayalım:
- Bizi takip etmeye devam edin!
- Buraları görme fırsatınız olursa bıkana kadar fotoğraf çekin! Ya da fırsatınız olursa demeyelim, siz buraları görmek için kendinize fırsatlar oluşturun! Çünkü kaçırılacak gibi değiller!